2 Şubat 2012 Perşembe

Ve Tanrı Kadını Yarattı! -Marilyn Monroe-

Marilyn Monroe'nun fotoğraflarında iki şey dikkat çeker; seksiliği ve hüzünlü bakışları. Bir tarafı kışkırtıcı olan bu kadının diğer yanı çocukluğunda başına gelen acı olayları yansıtır.
Ölümünün üzerinden tam 50 yıl geçti.Kısa yaşamına rağmen hızlı bir hayatı vardı.Ölümünün ardından da filmleri, verdiği pozlar, yaşadığı skandal aşklar ve en çok da hala sır olan ölümü tartışılmaya devam ediyor...
Sene 1926, ben dünyada bile yoktum...Asıl adı Norma Jeane Mortenson bu eşsiz kadın Los Angeles'te dünyaya geldi.(Anne-baba-kardeş kargaşasına hiç girmeyeceğim çünkü başlı başına bir konu.) Norma Jeane 7 yaşına kadar dindar bir aile ile yaşıyor.Daha sonra annesi maddi durumunu düzeltince Norma Jeane'yi yanına alıyor...Annesinin akıl sağlığı bozuk olduğundan ve o dönemde daha da kötüleştiğinden Norma Jeane annesinin en yakın arkadaşı Grace McKee'nin bakımı altına giriyor.

McKee'nin eşi küçük kıza cinsel tacizde bulununca halasının evine yerleşiyor fakat halasının çocukları tarafından da cinsel istismara uğruyor. Norma Jean, Grace Mckee'nin ve eşinin yanına geri dönüyor.Bu dönemde Norma Jeane, henüz 16 yaşındayken komşusunun 21 yaşındaki oğlu James Doughtery tanışıp bir süre flört ettikten sonra onunla evlenir ve 4 yıl süren evlilik ardından boşanır. The Blue Book mankenlik ajansına girerek modellik yapmaya başlar.Yine bu dönemde oyunculuk ve şarkıcılık kurslarına katılıp ve saçını kestirip, platin sarısına boyatır.

Kısa sürede The Blue Book mankenlik ajansının en başarılı modellerinden biri olan Monroe, düzinelerce magazin dergisinde boy gösterir.Önemli bir şirket yöneticisi olan Ben Lyon'un dikkati çeker.Lyon'un önerisiyle adını Marilyn Monroe olarak değiştiren Norma Jean,"Scudda Hoo! Scudda Hay!" ve "Dangerous Years" isimli iki film çevirdi. Fakat filmler başarısız oldu.Bunun üzerine sinemadan uzak kaldı. Modelliğe devam ederken aynı zamanda da oyunculuk derslerine devam etti. "Ladies of the Chorus" adındaki kısa filmde, ilk kez şarkı söyleme şansını yakaladı.
Bir çok filmde rol aldı ve zamanla büyük bir üne kavuştu.
En önemli ve ona ün kazandıran filmi 1953 yılında oynadığı "Niagara" filmidir. Monroe sonraki aylarda çevirdiği "Gentlemen Prefer Blondes" ve "How to Marry a Millionaire" isimli filmlerinin büyük başarı kazandı. Bu filmlerden sonra çevirdiği "River of No Return" ve "There's No Business Like Show Business" isimli filmler ise başarılı olamadı. Ayrıca bu dönemde uzun zamandır birlikte olduğu beyzbol yıldızı Joe Dimaggio ile evlendi. Ancak çift, dokuz ay sonra ciddi anlaşmazlıklar nedeniyle boşandı.New York'daki "Actor's Studio'ya oyunculuk okumaya gitti ve bu dönemde üçüncü eşi Arthur Miller ile tanışan Monroe,daha sonra onunla evlendi.
  

New York'tayken arkadaşı fotoğrafçı Milton H. Greene ile kendi prodüksiyon şirketi Marilyn Monroe Productions'ı kurdu. Daha sonra "Bus Stop'ı çevirdi. Bu filmdeki salon şarkıcısı Cherie rolüyle kariyerindeki en iyi dramatik performasını göstererek eleştirmenlerden büyük övgü aldı ve Altın Küre Ödülü'ne aday oldu. Bu filmin ardından eşi Arthur Miller'la Londra'ya giderek Laurence Olivier ile birlikte The Prince and the Showgirl isimli filmi çevirdi.Oscar Ödülü'ne denk ödüller olarak görülen İtalyan David di Donatello ve Fransız Crystal Star Ödülleri'ni kazandı.Aynı zamanda da İngiliz BAFTA ödülüne aday oldu.Bu dönemde çocuk kaybetti.

Marilyn, 1959 yılında Billy Wilder'ın yönetmenliğinde çevirdiği "Some Like It Hot", kariyerindeki en başarılı ve en popüler filmi oldu. Monroe bu filmdeki oyunculuğuyla bir Altın Küre Ödülü kazandı.Monroe'nin en büyük hayallerinden biri Billy Wilder ile çalışmaktı bu fırsatı yakalamıştı fakat Monroe'nun sete sürekli geç gelmesi, repliklerini hatırlayamaması, zaman zaman odasından çıkmayarak çekimlere katılmayı reddetmesi yönetmen Billy Wilder ile arasında büyük çatışmalara yol açtı. Bunların dışında çekimler sırasında hamile olduğunu keşfeden Monroe, filmin tamamlanmasının ardından düşük yaptı.Bu filmden sonra çevirdiği "Let's Make Love" filmi ise kritik ve ticari açıdan başarısız oldu. Yine de film de söylediği "My Heart Belongs to Daddy" şarkısı büyük hit oldu. Ayrıca bu filmdeki rol arkadaşı Yves Montand ile kısa bir yasak ilişki yaşadı.




Marilyn daha sonra senaryosunu kocası "Arthur Miller"ın yazdığı 1961 yapımı "The Misfits" filminde çocukluk idolü Clark Gable ile birlikte başrolde oynadı. Film boyunca Monroe'nun psikolojik ve fiziksel sorunları, alkol ve reçeteli hap bağımlılığı, iki sefer yorgunluk ve sinir bozukluğu sebebiyle hastaneye yatırılması ve sete sürekli geç gelmesi nedeniyle çekimlerde çok fazla sorun ve gecikmeler yaşandı ve film istenilen hasılata ulaşamadı. Bu filmden sonra Monroe, kocası Arthur Miller'dan boşandı. Boşanmadan sonra depresyon sebebiyle kliniğe yatarak bir süre tedavi gördü. 1962 yılında "Something’s Got to Give" adlı komedi filminde oynamaya karar verdi. Bu film, onun aynı zamanda ilk çıplak sahnesini de içeriyordu. Ancak film boyunca hasta olduğunu öne sürerek sete az gelmesi ve onun yerine hakkında aşk söylentilerinin çıktığı J.F. Kennedy'nin doğum günü için şarkı söylemeye gitmesi üzerine film şirketi tarafından filmden kovuldu.Fakat filmdeki rol arkadaşı Dean Martin'nin başka bir aktristle çalışmak istememesi üzerine işe geri alındı ve kendisiyle yeni bir sözleşme yapıldı. Ancak filmin çekimleri tekrar başlamadan önce yüksek dozda sakinleştirici ilaç alarak 5 Ağustos 1962'de Brentwood, Los Angeles'daki evinin yatak odasında henüz 36 yaşındayken hayata veda etti. 


Hayatı boyunca sadece sevilmek istedi ve bunu dile getirmekten hiç çekinmedi.  “İyi biriyim ama melek değilim. Günaha girdiğim olur ama şeytan değilim. Ben yalnızca bu koskoca dünyada sevecek birilerini arayan küçük bir kızım” diyerek sevgiye açlığını apaçık belirtmiştir. Fotoğraflarında iki şey dikkat çeker; seksiliği ve hüzünlü bakışları. Bir tarafı kışkırtıcı olan bu kadının diğer yanı çocukluğunda başına gelen acı olayları yansıtan niteliktedir. Belki de bu yüzden birçok kadının idolü, bir çok insanın hayallerinin kadınıdır...O kederli olduğu zamanlarda bile nasıl mutlu olunacağını bilen bir kadındı. Ve bilirsiniz bu çok önemli bir bilgidir.

“Kimseyi kandırmadım. Ama insanların kendilerini kandırmalarına izin verdim. Hiç biri benim kim ya da ne olduğumla ilgilenmedi. Bunun yerine benim için bir karakter yaratmayı tercih ettiler. Onlarla elbette tartışmayacaktım. Çünkü nasılsa olmadığım birine aşıklardı.”


Monroe ayaktaki bir grup Türk askerlerinin ortasında sandalyede otururken görülüyor.İlk başta Monroe’nun 4 günlük ziyaret boyunca 10 gösteri yapmayı planladığını ama gösterilen ilgiye kayıtsız kalmadığını ifade eden Yüksel, ünlü yıldızın programda olmayan birçok birliği de ziyaret ederek gösteriler yapıp, askerlerle bolca hatıra fotoğrafı çektirdiğini aktardı.
Aylardan şubat ve sıcaklığın eksinin altında olmasına rağmen Monroe’nun askılı mor kıyafetiyle birçok gösterisine çıktığına dikkati çeken fotoğrafçı Muhammet Yüksel, yıldız oyuncunun askerleri ziyaretinde ise Türk üniforması giydiğini söyledi. 




Marilyn Monroe ismi telafuz edildiğinde çoğumuzun aklına bu meşhur beyaz elbisesi gelir. Bu elbiseyi Marilyn Monroe 1955 yapım “The Seven Year Itch” filminde giymiştir. Ve filmde metro mazgallarında sırtı açık boyundan bağlı ve etekleri havada uçuşan beyaz elbise ile seyircinin karşısına belirivermiştir. Bu elbise Marilyn Monroe’ya 20.yüzyılın seks sembolü yakıştırılmasına büyük etki etmiştir.Ve bu elbise açık arttırmada 4 milyon dolara satılmıştır.
Kariyerinin zirvesinde ve hayatı boyunca çaba gösterdiği her şeyi elde ettikten sonra aramızdan kendi isteği ile ayrılması pek de akla yatkın olmayan Monroe akıllardaki aptal sarışın imajını zedeleyen kadın olarak, o beyaz, uçuşan elbisesinin içinde bizlere gülümserken akıllarda kalacak.




-Ofelya-

11 yorum:

  1. kendi yaşadığı dönemde bile belki şimdiki kadar popüler değildi, ama ani ve genç ölümü bir efsane olarak kalmasını sağladı tıpkı james dean gibi

    YanıtlaSil
  2. bu kadın harika bir kadındı ve malesef masonların zihinkontrolüne maruz kalmış aklok başımlılığı gibi bir çok şey e bulaşarak öldürüldü.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel olmuş yazın. Hayatını okuyunca çok etkilendim normalde sadece izler-bakar- çok güzelmiş derdim. Sadece güzellik ifade ederdi bana ama hayatını okuyunca hüznünde bakışlarındaki yerine şahit oldum.
    Sonra ayrı bir sevdim bu kadını...

    YanıtlaSil
  4. O ışıltılı hayata karşın aslında ne kadar hüzünlü bir yaşam sürmüş... Sevginin insanın hayatını değiştirebileceğine çok büyük bir örnek Monroe...

    YanıtlaSil
  5. Geçmişine dair bukadar ayrıntılı bilgim yoktu öğrenmiş oldum.düşünceleriyle, duruşuyla, zekasıyla harika bir kadın, idol.. Ziraa Onca yaşanan şeye rağmen başarılı bir yükseliş akıllarda bu kadar kalıcılık kolay birşey değil.!

    YanıtlaSil
  6. kesinlikle kadın gibi kadın kadınlığın sembolu kadın olmanın ispatı:)))

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. Dünyanın en meşhur yıldızıydı Marilyn. Hala da öyledir ya. Amerikan kültürünün en parlak yıldızlarından biriydi aynı zamanda. Amerika dediğimizde aklımıza gelen üç beş önemli kültür figüründen biri. Aynı zamanda en büyük seks sembollerinden. Fırtınalı bir yaşam yaşadı ve beraberinde gelen esrarengiz ama trajik ölümüyle kısa hayatı sonlandı.

    Çok güzel bir noktaya değinmişsin ofelya; hüzün ve seksilik. Evet Marilyn dünyanın en seksi kadınlarından biri; ama o masum, bebeksi ve bir o kadar hüzünlü suratını unutmak mümkün değil. Şöhretin bedelini en ağır şekilde ödeyen isimlerden ilkiydi Marilyn. Medya onu gün be gün yedi bitirdi. Tıpkı daha sonra Elvis'e yapacakları gibi. Ne büyük tesadüf.

    Son bir şey, Elton John, Norma'yı "Candle In The Wind" şarkısında ne de güzel anlatmakta ve saygı duruşunda bulunmakta.

    YanıtlaSil
  8. Dürr-i Yekta,
    Aynı fikirdeyim.
    Teşekkür ederim :))
    Sevgiler.

    FeRaŞe,
    Yazımda da belirttiğim gibi kendini öldürdüğüne inanmıyorum.Kanımca da öldürüldü :))

    annemahsustan,
    Çok mutlu oldum. :)) Böyle bir şeye vesile olmak gururlandırdı.
    Sevgiler.

    Maya,
    Çok güzel bir yorumla eşlik ettiniz.
    Sevgiler :))

    bitter,
    Kesinlikle öyle
    Teşekkür ederim.Sevgiler :))

    REÇELİM,
    Bence de bence de :)))
    Sevgiler...

    Zihnin Arka Sokakları,
    Elvis ile ortak yanları var ki Ne Büyük Tesadüf!
    O şarkıyı bilenlere sıkça denk gelmem.Hoş sizin bilmenize şaşırmadım :)))

    Sonsuz Teşekkürler...
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. kesinlikle bu kadar ilginç şekilde ölmesi çok garip. tıpkı michael jackson a kdr çok var kurbanları yazık!

    YanıtlaSil
  10. mmm bayıldım, bu çocukluk fotoğrafını daha önce gördüğümü hatırlamıyorum... post çok hoş olmuş, iyi hissettirdi, teşekkürler...

    bu arada blogumda film analizleri yapıyorum, sinema-psikoloji üzerine, sıkmadan :) ilgini çekerse beklerim, görüşmek üzere

    www.kusurluanalizler.blogspot.com

    YanıtlaSil
  11. FeRaŞe,
    Ve daha niceleri gibi...Haklısın
    Sevgiler...

    umruna amadeyim,
    Sonsuz teşekkürler...
    Muhakkak ilgimi çeker.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil

Şarkıma eşlik edin...

..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...