28 Temmuz 2014 Pazartesi

Kaptan Bey'e ithafen...

İlk şiirim…
İlk kavgam…
Yaşımı ilk farkedişimsin.
İbrahim Sadri
Bunlarda burada dursun.

27 Temmuz 2014 Pazar

Gece Şarkısı- Kumsalda, yüksek sesle-kulaklıkta...

Nedense daha çok yaz aylarında dinleyesim geliyor bu şarkıyı...Henüz plaja gitmek nasip olmadıysa da sahil de kaldırıma oturup,geçen vapurları uçan martıları seyredip ee bir de son ses bu şarkıyı da dinleyince enfes oluyor...

Tavsiyemdir.Gece şarkısıdır kendileri.


26 Temmuz 2014 Cumartesi

Hint usulü...


Hint yapımı mükemmel bir film izledikten sonra Hintlilerin 4 altın kuralını da paylaşayım...

Bu da burada kalsın.


KURAL 1: Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.

KURAL 2: Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile
değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.


KURAL 3:  İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.

KURAL 4: Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun
bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Yeni haber ve ağlamalık film!

Tercih sonuçları açıklandı...Hayalim olan 'Türk Dili ve edebiyatı' bölümüne yerleştim...Tebrik edenler,kutlamaya gelenler,arayıp soranlarla geçti günüm...
Uzun süreden sonra ilk defa kendimi çok mutlu ve huzurlu hissediyorum...Gerçekten huzurluyum...

Ve...

Bu film beni benden alan zırıl zırıl ağlatan nadir filmlerden...İzleyenler bilir ''Ben böyle hayatın...'' dedirten filmdir kendileri...


-Bana bak! Sana bir şey söyleyeyim mi?
+ Söyle
- Kimseye söylemek yok ama!
+ İyi ya söylemem
- Yemin et bakayım
+ Vallahi billahi söylemem
- Ben ölecekmişim…
+ Ne var oğlum bunda yemin ettirecek?
- Hiiiç… ama abimle Halit abim ” duydun
mu? ” diye bağırdılar akşam bana… ben de
korkudan duymadım dedim..

+ Sahi sen ölünce bilyeler ne olacak?
- Ne bileyim ben!
+ Bana versene
- İyi ya ölünce abimden alırsın
+ Yaşşa ulan!

Canım Kardeşim-1973

23 Temmuz 2014 Çarşamba

''Hepsi oldu,yaşadım,yemin ederim!'' diyen bir ses: Amy'ciğim




Zamansızdı bu kadın. Bu zamana hiçbir aitliği yok.
Sonra “Back to Black”i dinledim. “Sen ona geri döndün/ben de karanlığa” diyordu. “Amma aşık olmuş, ne şanslı kadın” demiştim. 

Şarkı yazmak için en iyi zaman aşk acıları zamanıdır ve o bütün albümü terk edildiği altı ayda yazmıştı. Bütün albüm gepgerçekti. O mutfakta yerde ağlama sahnesini filan hep yaşamıştı. Her kelimenin yürek bahçesinden koparıldığı, o ender albümlerdendi. 

Laf olsun diye konmuş tek bir kelime, süs olsun diye yuvarlanmış tek bir kafiyeye rastlayamıyordunuz. Sesi de bunlara yemin eder bir sesti. “Hepsi oldu yemin ederim” diyen bir ses.

Son beş yılda uzaydan dünyayı dinleyenler varsa, her yerinden onun sesinin yükseldiğini fark etmiştir. Dünyanın her yerinde herkes dertlendi onunla ve derinlerine indi korkmadan. “Artık gelmez” denilen efsanelerdendi işte..
23 Temmuz 2011 - (∞)

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Bir adın vardı senin, peşinde de üç büyük şair: 1 kadın, 3 şair, 3 aşk.



Bir adın vardı senin, peşinde de üç büyük şair.
1 kadın, 3 şair, 3 aşk.

Aralarında belki de en şanslı olanı Turgut Uyar’dı. Kendi deyimiyle ”uzaktan sadece hayalini kurmaktansa, yanındaki gerçek mutluluğu kelimelendiremese de olur bahtlılığı” onun ki.
Şu dizeleri yazmıştır biricik karısına:


Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile
Seni ben geçerken
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.


Tomris ise böyle anlatırdı Turgut Uyar’ı; ”Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”

Tomris Uyar’ın bir diğer aşığı ise Cemal Süreya idi.
Tanıştıkları dönemde ikisi de evliydi aslında hatta aşkları için eşlerinden bile boşanmışlardı. Tomris kolej aşkından, Ülkü Tamer'den boşanmıştı onun için.
Süreya’dan Tomris’e…


Ay ışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni
Cemal Süreya’nın umutsuz aşkıydı belki de Tomris.
Daha nen olayım isterdin
Onursuzunum senin!


Tomris ise böyle anlatmıştı Cemal’le olan aşkını ”Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.

Cemal Süreya’yla olan bir anısını da böyle anlatmıştı Tomris; Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar,'biraz gez dolaş arkadaşlarınla falan buluş' dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…


Edebiyat dünyasının da çok iyi bildiği bir gerçek Edip Cansever'in Tomris Uyar'a olan hayranlığıdır. Her yıl Mart'ın 15'inde (Tomris Uyar’ın doğum günü) bir şiir yayınlayarak hayranlığını her yıl bıkmadan usanmadan anlatmıştır şiirlerinde.
Şu dizeleri yazmıştır onun için;


Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın ”nereye” diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.


Edip Cansever içinse şunları söylemişti Tomris Uyar: ”Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”



Turgut Uyar.

Cemal Süreya.
Edip Cansever.
&
Tomris Uyar.

Güzel yürekli insanlar.

17 Temmuz 2014 Perşembe

Gece Şarkısı-Ey leylim gecede ölesim tutmuş... #20

02:58

Bugün tercihlerimi kesin olarak yaptım...Kendime de söz verdim..Tercihler açıklanana kadar stres yapmak,kafa yormak yok..Hayırlısı neyse o olur zaten...

Annemin de doğum günüydü...Dükkanımızda küçük bir kutlama yaptık...Sürprizzz :)))

Okuyacak kitabım kalmadı...Bugün Dr'ye gidip (Dr'de ''can yayınları''nın kitapları 5 tl'den başlıyor..İlgililere duyurulur.) kitap alacaktım fakat dükkandan çıkmaya fırsat bulamadım.

Bu gece bana eşlik edecek şarkıyı buraya bırakıp gidiyorum.

Ahmed Arif..
Selam olsun.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

'yazmak' Soluk almak...



Küçüklüğümden beri  kendimde sorun olarak gördüğüm konulardan biri 'yaşıtlarımla' anlaşamamak..
Anlaşamamaktan kastım;konuştuğumuz zaman muhabbetin ilerleyememesi..Yapılan muhabbetin beni mutlu etmemesi vs..
Okul hayatımdan bana kalan dostluk,arkadaşlık adına pek bir şey yok..Çevreme baktığımda muhabbet ettiğim oturup adam akıllı konuşabildiğim insanların çoğu yaşça benden büyük kişiler...
Durum böyle olunca kendimi 'olgun' insan kategorisine koymuşumdur hep.Yaşımdan olgunum diye de böbürlenip dururum.

Hal böyle olunca hayat önüme erkenden yaşayıp,üstlenmem gereken türlü sorumluluklar yükledi.Kendime kızdım sonra 'heh olgunum dedin de,ne oldu,yaşa bakalım!'

Neyse asıl konu bu değil...

Geçen sene babamı kaybettim ki beklemediğim bir anda oldu.Şimdi ölüm bu tabii beklenmedik olacak diyeceksiniz ama babam sağlıklıydı,iyiydi...

Ölümle ilk kez tanıştım bu kadar yakından...Acısını da ilk kez en yakınından yaşayınca...Tuhaf oldu yani..

Babamdan sonra ('bu tabiri' çok kullanacağım) o boşluğa iyi gelecek adamla tanışıp da aşıkta olunca...Leyla ile Mecnun izleyenler bilir.Olaylar...Olaylar...

Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. bazen öyle olur, her şey üst üste gelir.
Emrah Serbes

Kaptan Bey, (bu tabiri çok kullanacağım vol.2) mucize gibi gelen adam da yaklaşık bir 6 ay önce klişe bir cümleyle 'sen güçlüsün,bunu da atlatırsın' diyerekten gitti.
Depresyona girmek yerine de 'kızım sen güçlüsün' deyip geç kalınmış üniversite sınavına yoğun bir tempoyla hazırlandım..
Şimdi ise tercih sonuçlarını bekliyorum...Ya sınıf öğretmenliği ya da edebiyat bölümü olacak...Bakalım..

Blog hayatımın özetine de bakınca 'bir yerlere sabit kalamamak' özelliğimi burada da göstermişim..Neyse kürkçü dükkanına tekrar geri döndüm...

Babamdan sonralarımla...
Değişmeyen birkaç şey ise 'müzik' ve kitaplar...Şükür ki onlar var..Yoksa hayat çekilmezdi. :))

Sevgiler...

..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...